Hasan Gök

~kodlamaya, hayata ve şeylere dair yalan yanlış düşünceler içeren kişisel blog~

Geçerken Uğranan Şehir - Kahramanmaraş

03 September 2013

Bir şehir gördüm, hayatım değişti… Bir blog yazısı için oldukça iddialı bir giriş cümlesi oldu biliyorum. Zaten hayatım falan değişmedi 😛 Ancak şans yanımızda olmasa nasıl değişecekti kestiremiyorum. Önemli bir yazı değildir, vakit öldürmek için okuyabilirsiniz. Buyrun 🙂

Geçtiğimiz haftasonu için, sonu Şanlıurfa ile biten bir yolculuk planı vardı. Hazır geçiyorken Kahramanmaraş‘a da uğrayıp yöresel bir yemek yiyelim, meşhur Kahramanmaraş dondurmasının tadına bakalım, bilmediğimiz bir il plaka kodunu daha hafızaya atalım dedim (Kahramanmaraş: 46). Kahramanmaraş’ı öncesinden bilmediğimden/araştırmadığımdan ve bu ziyaret “geçerken uğramalık” bir ziyaret olacağından “Kahramanmaraş’ta nereler gezilir? Neresi görülür?” diye bir soru yönelttim Google amcamıza. İlk bulduğum, okudukça heyecanlandığım ve kaçırdığıma çok üzüldüğüm etkinlik “Uludaz Uğurböceği Festivali” oldu. Birkaç gün öncesinde bu festivalin yapılıp bittiğini hiç öğrenmesem daha iyiydi. Ama sonraki olası ziyaretler için bu etkinliği hafızama atmış bulundum. İkinci sonuç Kahramanmaraş Kalesi idi ki şehir merkezinde olduğundan ziyaret etmesi kolay bir seçenekti. (İlçelerdeki bir çok seçeneği uzaklıktan dolayı eledim, bakmak isterseniz burada görülebilecek yerlerin listesi var). İçerisinde sadece bir kafe ve bir kaç bank olan Kale’den çektiğim birkaç fotoğrafı aşağıda görebilirsiniz. İlk kez ziyaret ediyorsanız kaleden yapılan sürekli top atışlarından korkmamanızı öneriyorum.

Kale içinde biraz soluklanıp dinlendikten sonra yemek yiyecek yer arayışına girdim ve yine Google’dan seçip beğendiğim (adına bakarak) “Küçük Ev Et Lokantası“nın yolunu tuttum. Burada “Ekşili” adı verilen bir çorba içtim. Ekşiydi, acıydı ve tuzluydu, ama fena değildi. Fotoğrafını yine aşağıdan görebilirsiniz. Çorbanın üstüne Maraş Kebabı‘nı da (bildiğiniz kebap) yedikten sonra, methini Kahramanmaraş’ta okuyan arkadaşlar ve oralarda bulunmuş tanıdıklardan duyduğum Yaşar Pastanesi‘nin yolunu tuttum. Allah var, ortam çok güzeldi. Duvarlar antika eşyalarla doldurulmuştu. Dağınıktı ama o dağınıklık öyle bir bütünleşmişti ki rahatsız etmiyor, izledikçe zevk veriyordu. Burada da dondurmamızı ve tatlımızı yedikten sonra, tekrar Şanlıurfa’ya doğru yola koyulduk…

İşte başımıza ne geldiyse o zaman geldi… Gaziantep‘e doğru yol almaya başlamıştık ki arabamız bozuldu. Şanssızlığımızla beraber şans da burada devreye girdi çünkü sanayiye 5 dakika uzaktaydık ve yanından henüz geçmiştik. Biraz yürüyüp birilerinden yardım istedik ve istediğimiz yardımı da aldık. Yine şanslıyız ki basit bir sorun vardı, kaputun altına 30 TL sıkışmıştı, usta onu çıkarıverdi ordan 🙂 Yola tekrar koyulmuştuk ki bir kırmızı ışıkta durup -yine- olduğumuz yerde kalmıştık. Kavşakta ve en solda olduğumuzdan ne zor bir durumda olduğumuzu tahmin edebilirsiniz. Arabayı iterek kenara almaya çalışırken bize yardımcı olan Gaziantep plakalı araç içerisindekilere de çok teşekkür edeyim tekrardan. Kaputu kaldırdı, ilgilendi, düzeltti ve gitti. Adeta bir süpermendi 🙂 Bundan sonra hedefimize ulaşana kadar durmadan yol alabildik.

Böylece geçerken uğradığımız Kahramanmaraş ziyaretimiz de son buldu. Fazla fotoğraf çekme şansım olmadığından birkaç tane paylaşabiliyorum. Göz atabilirsiniz:

fotoğrafları paylaşmaktan vazgeçtim 🙂

Notlar:

  1. Benim bulunduğum gün mü öyleydi bilmiyorum ama trafik dengesiz sürücülerle dolu. Kimin ne zaman nereden çıkacağı belli olmuyor, aracınıza ve kendinize mukayyet oldun.
  2. Halk arabasını park etmeye çalışanlara çok yardımsever davranıyor. Park etmeye çalıştığını göre kim olursa hemen işini bırakıp “Gel abi, topla gel gel gel…” moduna giriveriyor. Arada çok renkli kişilikler de çıkabiliyor. İlk hamlede beceremeyip ikinci seferde geri geri park etmeyi başardıktan sonra “gel gel” yapan abi sırtımı sıvazlayıp “Olur olur olur takma kafana” diye beni teselli etti. Aynı abi kepenkleri, dolayısıyla kendisi de, kapalı olan dükkanın önünü kapatmamam konusunda da beni uyarıp arabayı az daha geri almama vesile olmuştur. Selam olsun kendisine 🙂
  3. Kale’deki kafeden ne alırsanız alın para üstünüz sakız olacaktır, haberiniz olsun.
  4. Restoranların hepsi yukarıda adı geçen gibiyse biraz özensiz sayılabilir, benim beğenmediğim Adana, Kahramanmaraş’a kıyasla oldukça iyiymiş meğer.
  5. Nereye gittiysek lavabolar çok pisti. Bunu yakıştıramadım.
  6. Yolda kaldığımızda gelip arabamızı idareten çalıştırıp “Beni sanayiye kadar takip edin” diyen ustayı yakalayabilene aşk olsun. Adam NFS’den fırlamış gibiydi, tozu dumana katıp resmen bizden -müşterisinden- kaçtı 🙂